TSK Disiplin Kanunu ve Yorumu 2 Cilt Celal Işıklar
Anayasa’nın “Hâkimlik ve savcılık mesleği” kenar başlıklı 140. Maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede “… Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar.” denilmektedir. Sanığın duyumları, değerlendirmeleri ve başkasının beyanına dayanarak şikayette bulunması halinde iftira kastı yoktur. 5-)İftira suçu adliyeye karşı irtikap edilir ve resen takip edilir. 5 Herne kadar vergi ve idari yargı araştırmalarında da büyük ölçüde ortak birmetodoloji kullanıldıysa da, biz bu özeti ceza yargılanmasına ilişkinbilgilerle sınırlı tutacağız. (73) İdare tarafından verilen ceza kararnamesindede, kararın bir hâkim tarafından denetlenmesi yolu açık tutulmuştur. (55) Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunun 154/2maddesinde savcının kolluğun adlîyeye ilişkin işlerde emir verme yetkisi kabuledilmişse de, adlîyeye ilişkin işin tanımı yapılmadığından, savcı kolluktan hertürlü hizmeti istemektedir. (49) ‘lu yıllarda hazırlanan eski JandarmaKanunu, toplumun o zaman ki yapısına uygun olarak düzenlenmişti.
Suç işlenmesini ve kamu düzeninibozacak nitelikteki gösteri ve yürüyüşleri önlemek için gerekli olan tedbirlerialmak, idarî zabıta sıfatı ile, delillerin kaybolmasına engel olmak, adlîzabıta sıfatı ile, bekçilerin görevi içine girer. Bekçiler adlî görevlerini ifaederken işledikleri suçlardan dolayı genel hükümlere göre muhakeme edilirler.Memurin Muhakematı kuralları uygulanmaz. D dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur. Bağımsız spor federasyonlarının teşkilatlanması ve çalışma usullerine ilişkin mevzuat ve yapılan açıklamalar doğrultusunda, bu federasyonların hukuki statülerinin de irdelenmesi gerekmektedir. Bu düzenleme doğrultusunda, Devletin sporun geliştirilmesi ve sporcunun korunması bakımından pozitif yükümlülükleri olduğu anlaşılmaktadır. Devletin bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında yapılan teşkilatlanmanın hukuksal boyutunun irdelenebilmesi açısından da öncelikle, spor faaliyetlerinin niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Bu aşamada, uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından “yetkili makamlar” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
- Failin, ileri sürdüğü isnadın gerçek olmadığını kesin olarak bilmesi zorunlu olduğundan gerek şekli gerekse maddi iftira açısından, failin kastı doğrudan kast olmalıdır.
- Maddesinde de “yarışmalardan men” cezasının, kulübünün, sporcunun veya diğer kişilerin resmi yarışmalara katılmaktan men edilmesini ifade ettiği belirtilmiştir.
- İsviçre Federal Mahkemesinin28 Ocak l987 E.
Bu suçun oluşabilmesi için bireyin hareket özgürlüğü hukuka aykırı olarak kısıtlanmalı veya kaldırılmalıdır. Bu fiil doğrudan, dolaylı veya dolaylı hareketlerle gerçekleştirilebileceği gibi araçlar vasıtasıyla da olabilir. Ancak netice olarak özgürlüğün kısıtlanması veya kaldırılması sonucunu doğurması gerekir. İdari yaptırım kavramı doktrinde “Mevzuatın öngördüğü hallerde idari makamlar tarafından kamu düzenini, kamu güvenliğini ve kamu sağlığını sağlamak için her hangi bir yargı kararına gerek olmaksızın re’sen hükmedilen, muhatabı olan kimselerin kişisel ya da mali hakları üzerinde etki doğuran, idari işlem ve cezalar” olarak ifade edilmektedir. Oğurlu,Yücel,Idari Yaptınmlar Karşısında Yargısal Korunma,Seçkin Yayınevi, Ankara. İdari yaptırım gerektiren eylemler kabahatler ve disiplin eylemleridir. 4-)İftira suçu, doğrudan kastla irtikap edilebilir. Yani iftira suçunu olması için, failde ön bir malumat gerekir.Failin, mağdurun suçsuz olduğunu bilmesi gerekir. Muhtemel yani olası kastli iftira suç irtikap edilemez. 4-)Kişinin işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kendisini, başkasına ait iğfal kabiliyeti olan bir nüfus cüzdanıyla gizlemesi halinde yukarıda açıklandığı gibi resmi belgede sahtecilik suçu yanında 5237 sayılı Kanunun 268 delâletiyle mezkur Kanunun 267. Fail, işlediği bir suçu gizlemek amacı ile ehliyet ve nüfus cüzdanı gibi resmi belge ibraz etmeden de beyan ile kardeşi gibi var olan bir kişinin kimliğini vermesi halinde, yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 268. Maddesine mümas suç oluşur.Bura da, beyan da nüfus cüzdanı ve ehliyet gibi resmi bir belge kullanılmadığı için resmi belgede sahtecilik suçu oluşmaz.
Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp; ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması hâlinde iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp; ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Maddesiyle garanti altına alınan ‘anayasal dilekçe-şikayet hakkı’nı kullandığı anlaşılan olayda, hukuka aykırılık öğesinin gerçekleşmemesi nedeniyle yüklenen suçtan beraat kararı verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması isabetli bulunmamıştır.
547) gerekmektedir (S. Asker, 1982 Anayasası’nın 59. Maddesi Bağlamında Spor Tahkim Kurulu Kararlarının Denetimi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Ünivermarsbahis casino giriş Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2017, s. 7-8). Bu bağlamda, idare hukukunun en temel kavramlarından olan kamu hizmeti kavramı doktrinde, organik, maddi ve şekli açıdan tanımlanmaktadır. Organik açıdan kamu hizmeti, faaliyeti yürüten organa odaklanmak suretiyle yapılan tanım olup görevi yerine getirmek için kamu tüzel kişisince amaca özgülenen personel ve vasıtaların bütünü olarak tanımlanmaktadır. Şekli açıdan kamu hizmeti ise; hizmetin kamusal yönetim usullerine göre yürütülmesi esasıdır. (M. Günday, İdare Hukuku, 10. Baskı, İmaj Yayınevi, Ankara 2010, s. 330). Öğreti ve yargı kararlarından çıkarılan sonuç, bu yaptırımların idare tarafından, idare hukukuna özgü usullerle karara bağlanmaları ve yine idarece uygulanmaları nedeniyle “idari yaptırımlar” adını almış olduğudur. Bununla birlikte, belirtilebilecek diğer bir nokta da, idari yaptırımların, yine idare tarafından idarenin vasıtalarıyla tatbik edileceğidir (Sema Ayatar Kızılyar, s.1645). Türkiye Atletizm Federasyonunun TCK’nın 267.
Maddesinin birinci fıkrasında yer alan yetkili makam niteliği taşıdığının kabulü gerekmektedir. İftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Fakat bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp; ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Maddenin dördüncü fıkrasında ise yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil sebebiyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira edenin ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna dair hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Bu fıkraya göre failin, kişiyi kasten hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolaylı fail olarak sorumlu tutulabilmesi için, iftira eylemi ile mağdurun gözaltına alınması veya tutuklanması arasında nedensellik bağı bulunmalı ve mağdur hakkında CMK’nun 223/2-b maddesi uyarınca yüklenen fiili işlemediğinden dolayı beraat kararı veya CMK’nun 172. Maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması gerekmektedir. Terör örgütleri ile irtibat veya iltisak kavramlarının kriterleri olduğu gibi örgüt üyeliği suçunun da zorunlu kriterleri bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir. Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; “dosyada mevcut deliller itibarıyla sanığa atılı iftira suçunun oluşmadığı” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. İdari yaptırım kavramını organik ölçütü kullanarak tanımlayan Özay’a göre ise idari yaptırım; yasaların açıkça yetki verdiği ve yasaklamadığı durumlarda, araya yargı kararı girmeden, idarenin doğrudan doğruya, bir işlemi ile ve idare hukukuna özgü usullerle vermiş olduğu cezalardır (İlhan Özay, İdari Yaptırımlar, İstanbul 1985, s. 35). Öte yandan Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 Sayılı CMUK, gerekse 5271 Sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu sebeple ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur. Diğer taraftan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir.
Fıkrasında Kararda, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir düzenlemesi yer almaktadır. Fırkasında ise, Adli para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adli para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur hükümleri ile yasa koyucu adli para cezasının mutlaka gün üzerindn tayin edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Maddesinde düzenlenen iftira suçu ise, failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Bu suçun oluşması için, şikayet veya ihbarın adliyeye yahut keyfiyeti adliyeye tevdie mecbur bir makama veya yasal takip yapacak veya yaptırabilecek bir mercie yapılmış olması gerekir. 2-)Kişi, kendini, işlemiş oluğu bir suçtan dolayı yapılan bir soruşturma ve kovuşturmadan gizlemek amacı ile göstermiş olduğu sahte iğfal kabiliyeti olan kimlik kartı, gerçekten failin kardeşi gibi var olan bir kişiye ait ise; bu durumda fail resmi evrakta sahtecilik(TCK’nun 204/1) yanında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (Turkish Penal Code) 268. Maddesine göre de iftira(calumny) suçundan da tecziye edimesi gerekir. Sanığın iddia ettiği bir kısım hususların tam olarak ortaya çıkarılamamış olması ise eksik incelemeden kaynaklanmaktadır. Aksinin kabulü halinde bile sanığın anayasal ihbar ve şikayet hakkını maddi olaylar kapsamından kullandığı gerçeği de değiştirmeyecektir. Çünkü maddi vakalara dayalı olarak yapılan ihbar ve şikayetlerin asılsız çıkması halinde iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek kişilerin özellikle kamu gücünü kullanan kişi ya da kurumlara yönelik ihbar ve şikayet haklarını kullanmalarında ciddi bir çekince oluşturacak bu durum ise maddi gerçeğin ortaya çıkmasına engel oluşturacaktır. Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; “Katılan … hakkında idari yaptırım uygulanması kararına ve bu karara yönelik itiraza konu dosyaların ilgili kurumlardan getirtilerek incelenmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır. ( 2 ) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Ul Necdet, “Toplu İş Sözleşmesi Görev ve Lokavt Kanunda YeniHükümler” İş ve Hukuk 1984, s. Seviğ Veysi, Gelir vergisi Yasasında Yapılan Son Değişiklikler, İkt. Paklar S., İştirak Kazançlar istisnasına ve Gelirleri Vergiden müstesnamennkul kıymet iratları istinasına ilişkin olarak 8239 sayılı kanunla yapılandeğişiklikler Vergi dünyası 1986, s. Öztürk Bahri, CMUK Reformu ve Delil Yasakları, İzmir BD. Öztürk Bahri, CMUK Reformu Uygulamaya Nasıl Geçirilebilir, Bülten, TürkDemokrasi Vakfı Yayın Organı, sy. Nomer Ergin, Türkvatandaşlığı kanunundaki Değişiklikler Milletlerarası Hukuk ve MilletlerarasıÖzel Hukuk (MHB) Bülteni 1981, s. Nazlıoğlu Gültekin, HUMK’da 3156 sayılı Kanunla Yapılan Değişiklik’eDelillerin Bildirilmesi ve Toplanması, ABD 1987, s. Kutal Metin, İş Yasamızda İşyeri Hekiminin Görev ve Yetkileri, Bu HusustaKabul Edilen Yeni Bir Yönetmelik İkt. Kutal Metin, 1475 sayılı İş Kanunu’nda Yapılan Son Değişiklikler İkt. İsviçre Federal Mahkemesinin28 Ocak l987 E.
9-)5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267.maddesinde düzenlenen iftira suçunun oluşması için, bir kimsenin yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekmektedir. İftira suçunun özel bir halini düzenleyen 268.maddesindeki başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için de kişinin, işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması koşulu aranmaktadır. Başka bir anlatımla, bu maddede öngörülen suçta fail sadece kimliği hakkında yalan beyanda bulunmamakta, aynı zamanda başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz ve bir başkasını da işlemediği bir suçun faili olarak göstermek suretiyle iftirada bulunmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, failin kullandığı başkasına ait kimlik bilgilerinin gerçek bir kişiye ait olması gerekmektedir. Bireylere, idare tarafından idare hukuku alanındaki düzene aykırı davranışları nedeniyle verilen idarî yaptırımları diğer yaptırımlardan ayıran en belirgin özellik, idari yaptırımların idarî makamlar tarafından uygulanmasıdır. ‘İftira suçunun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturabilir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de bu suçun konusunu oluşturabilir.’ demiştir. Yani TCK’ya göre, disiplin cezaları gerektiren fiillerin ihbar ve şikayet edilmesi durumunda da iftira suçu oluşacaktır. İdari yaptırım içine disiplin cezasının girdiği madde gerekçesinde de belirtilmiştir.